Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ersoy’un TÜRSAB’ı hedef aldığı anlaşılıyor. Ülkeye 2024 sezonunda gelen ziyaretçi sayılarının, transit geçenleri de kapsadığını öne süren, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği-TÜRSAB- Başkanını eleştirirken, Birliği de küçümsemiş. Ersoy; “TÜRSAB’a üyelik zorunlu olmasa bir tane üyesi kalmaz. STK’larda gönüllü üyelik esastır. Ve bu tür gönüllü üyeliklere sahip, sektöre odaklı politikalarda etkin çok önemli STK’larımız var” iddialarında bulunmuş.

Geçmişte TÜRSAB’ın genel sekreterlik ve yönetim kurulu başkanlığı görevlerini yıllarca üstlendim. Atandığı makamında, sektörden gelen ilk turizmci kimliğimle görev üstlenmiştim. Geçmişteki gönüllü hizmetlerin anısına, bu eleştirilerin yanıtlanması gerektiğini düşünüyorum.  Yararlı olacağı düşüncesiyle bazı bilgileri paylaşmak isterim.

TÜRSAB bir STK değildir. 1972 yılında özel yasa ile kurulan, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Örnek vermek gerekirse; TGA adlı yapılanmadan daha kurumsaldır, köklü bir geleneğe sahiptir. Daha ötesi ülkemizde turizmin gelişmesinin yaşayan tarihidir. Değişen Dünya koşullarında, geleceğinin güvencesidir.  

Sayın Bakanın Ziyaretçi sayılarına ilişkin; “transit geçişler de turist sayısına ekleniyor” iddiasına yanıtı da ne var ki, gerçeği yansıtmıyor. Özellikle; “İstanbul Havaalanı’ndan transit geçen, yılda 20 milyon yolcu var. Bunları turist sayarsak farklı bir boyuta çıkarız. Barkod sistemli pasaport okuma nedeniyle, günübirlik turisti dahi en net gören ülkeyiz. O nedenle TÜRSAB Başkanı’nın açıklamalarını dikkate almamız mümkün değil.”  

Oysa  TÜİK’in açıkladığı sayılar ile Bakanın demeci çelişiyor. ÖrneğinTUİK’in havalanlarından geçen yolcu sayılarına ilişkin verilerine göre; 2022 yılında havayolu ile gelen transit yolcular;  436.192 kişi ve 2023 yılında ise %48 oranında düşüşle 227.005 kişi olarak gösterilmektedir.  

Açıklamada öne sürülen, yılda 20 milyon kişilik transit geçişlerin, uçak ile gelip giden yolcu sayılarına yansıtılmadığı düşünülemez. Kaldı ki, gerçeklerle örtüşmeyen sanal başarı hikayesi, son iki yılda otel işletmecilerinin hızla artan konkordato talepleriyle çelişiyor.

Mesleki geçmişimizde görülmedik desteklerle ve rekabet kurallarına tümüyle aykırı büyütülen, kendi şirketi ile turizm sektöründeki gerilemeyi karıştırmak, büyük bir talihsizliktir.  

Tek satıcılık ve kayırma yöntemiyle; kamu bankaları kredilerini kullanarak, turistik imar kolaylığından yararlanmak. Bu yolla  İnşa edilen villaları satmak, kesinlikle Sayın Bakanın başarısı olamaz.