• 15 Temmuz 2024 06:36
  • 0
  • 2 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Şu çılgın Türkler !

Bu yazıyı dinleyin
Fehmi Köfteoğlu 15 Temmuz 2024 Şu çılgın Türkler !

 

Türklerin yurt dışındaki otelleri haberini okuyunca saygıyla andığımız Turgut Özakman’ın uzun yıllar satış ve okunma rekorları kıran “Şu çılgın Türkler” kitabında anlatılanların olay olarak değil, ama mantık olarak turizmdeki hali diye düşündük.

Birçok kişinin haritada yerini bulamayacağı, adını duymadığı, bilmediği, aralarında Curaçao, Saint Kitts, Nevis, Siem Reap gibi yerlere birileri gitmiş oralara otel yatırımı yapmış, otel işletiyor.

İzmir Tire’li, 29 yaşındaki Seyfullah Köroğlu, gittiği Kamboçya’da 3 yılda 2 otel kurmuş üçüncü otel için hazırlıklar yapıyor.

Seyfullah Köroğlu “Hedefimiz yaşadığımız kent olan Tiremiz başta olmak üzere ülkemizin adını tüm dünyaya duyurmaktır” diyor.

Malatya Yeşilyurt’tan dört erkek kardeşten biri, 21 yaşında işini kurmuş Ahmet Aslan, Kuveytli ortaklarıyla kurduğu Troy Gayrımenkul şirketi Karayipler’deki en küçük ada ülkesi olan Saint Kitts ve Nevis adalarına Hotel Indigo IHG Group’un işleteceği iki otel kuruyor.

Bunların yanında faaliyet alanı turizm ya da otelcilik olmayan firma ve kişilerin Amerika’dan Maldivlere kadar dünyanın çeşitli yerlerine otel yatırımı yapmaları ilginç.

Listedeki firmaların yurt dışında otelcilik alanında işletmecilik yapmaları, çeşitli ülkelerdeki otellere kendi markalarını vermeleri önemli.

Dünyanın en büyük otel zinciri Accor’un Rixos’a ortak olması, grubun girdiği her şey dahil sistemini Rixos ile yaşama geçirmesi, The Marmara’nın Amerika’nın göbeği New York’ta otel alıp kendi adıyla işletmesi, Kaya Grubu’nun Londra ve İran’da oteli olması, Aygün Grubu’nun Almanya’nın başkenti Berlin’de dört otelinin olması, Dedeman, Elite World, Coral’ın bünyelerindeki markaları diğer ülkelerdeki otellerin kullanması için franchise vermesi güzel ve sevindiricidir.

Haberden şunu da öğreniyoruz: Yabancı zincirler kendi tanım ve değerlendirmeleriyle, seyahat endüstrisi genel olarak ve özellikle konaklama alanında Türkiye’nin yükselen pazar olduğunu söyledikleri halde onlar buraya ellerini taşı altına koyma anlamında doğrudan yatırıma değil, markalarının adlarını kullandırma franchise olarak geliyor. Türkler ise Amerika’dan Vietnam’a, Fildişi’nden Almanya, İngiltere’ye kadar en gelişmişinden adı sanı bile bilinmeyene kadar her konumdaki ülkeye gidiyor, o ülkelerde konaklama alanına doğrudan yatırım, işletme-yönetim ve markalarını verme gibi her konuda yatırım yapıyor.

Merkez Bankası verilerine göre yabancıların Türkiye’de konaklama ve yeme/içme alanına doğrudan yatırımları azalırken Türklerin yurt dışına bu alana yaptıkları yatırımlar artıyor.

Merkez Bankası’nın Yabancı Sermayenin Doğrudan Yatırım (UDY) raporundaki verilere göre yılın ocak-nisan dönemini kapsayan dört ayda gelen para 30 milyon dolar, yurt dışına giden ise 32 milyon dolar. Bu eğilim bir süreden beri böyle.

Doğrudan yatırımların ters orantılı olması dışında, bunlar Türkiye’de genel olarak ve sektörel alanda yaşanan bunca sıkıntıya rağmen bu ülkede iyi şeyler de oluyor demeye vesile oluyor.