Sayılar ve çıkarlar
Sayılarla sanal başarıya ulaşma düşüncesinin geçmişi, çok eski tarihlere uzanır. Özellikle 12. ve 15 .YY gezginlerinin anılarında (=seyahatnamelerinde), o günlerin koşullarında gidip görmedikleri yerleri anlatan bölümler bile vardır. Tarihçiler arasında Evliya Çelebi’nin ünlü seyahatnamesindeki abartılı anlatımları örnekleyenlere rastlanır.
Aradan geçen yüzyıllar içinde bu geleneğin özüne dokunmadan, boyutlarını alabildiğine büyüten gelişmelere tanık oluyoruz. Son günlerde yayınladıkları resmi rakamlar çok tartışılan TÜİK’in, açıkladığı enflasyon ya da ekonomideki büyüme oranlarından söz etmiyorum.
Hakkını teslim edelim, etkilemek istediği yerleri, sanal başarılara inandırmakta çok başarılı bir başka kurumun açıklamaları, ekonomik krizden çıkış yolu arayan Hazinecileri umutlandırıyor.
Biraz geriye pandemi sürecinin yaşandığı günlere gidelim…
Pandemi kitle turizminde köklü değişimlere yol açtı.
Bu gelişmeyi, özel çıkar amaçlı izlenimi uyandıran, yorumlarla değerlendiren bir oluşum henüz bilemediğimiz nedenlerle, medya ve iktidar partisi organlarında hiç eleştirilmiyor.
Küresel düzeyde hizmet sunan, internet üzerinden konaklama, ulaşım ve tatil paketleri satan web sitelerine “dijital kapitülasyonlara hayır” sloganıyla, erişim engeli getiren, eş zamanlı aynı hizmeti sunan kendi platformunu hayata geçiren, iş insanı ve üst düzey siyasal sorumluluk almış bir yöneticiye ait şirket gözlerden kaçmış olmalı.
Son yıllarda hızla büyüyen turizm ile ilgili bir iş kolu, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerde hızla gelişti: kısa süreli ev kiralama. İçinde yaşamadıkları dönemlerde ,evlerini kiraya verenleri örgütleyen bir internet platformunun hızlı büyümesi, otellerin doluluklarını engelliyor gerekçesiyle kısıtlandı. Oysa kullanıcıları çok farklıydı. Üstelik öne sürülen bu tez gerçek değildi. Evlerin kayıt altına alınmaları, standartlarının belirlenmesi günümüz koşullarında çok basitti. Bilinçli olarak engellendi.
Ardından İstanbul’daki taksi plakası tacirlerinin isteklerine boyun eğildi. Yıllar önce hayatını bu yolla kazanan, taksi şoförlerinin güvence olarak gördükleri, kent içi yolcu taşıma hakkı; önemli bir kayıt dışı rant kapısına dönüştürüldü. Hala İstanbul’daki plaka sahiplerinin kimlikleri “sır” gibi saklanıyor. Farklı bir kategoride hizmet sunan uluslararası bir kuruluş da sakıncalılar listesine katıldı. Rantçılar bir kez daha kazanmışlardı. Dünya turizminin ağırlığı; kitleselden bireysel hareketlere doğru hızla evrilirken, İstanbul’un kendi yurttaşlarına hizmet vermekten kaçınan taksileri, kente gelen yabancıların en çok yakındıkları kişiler oldular.
Yetkileri sürekli arttırılan Kültür ve Turizm Bakanlığı ile turizmcilerin meslek örgütleri ise sessiz kalmayı seçtiler. Aralarında şimdi parlamentoda bulunanlar da sessizliğe kaldılar. Bazı önemli yasa değişiklikleri TBMM Komisyonlarında görüşülürken oturumlara bile katılmadılar.
Yukarıdaki özet buzdağının görünen bölümü. Öyle gelişmeler yaşanıyor ki, her duyduğumuzda bu kadar da olmaz dedirtiyor. Ama ertesi güne kadar.
-Devam edecek-