• 11 Temmuz 2024 11:37
  • 0
  • 10 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

“Plajlarda işgale son vereceğiz” diyenlere soruyoruz : Bunları kim sattı

Bu yazıyı dinleyin
Murat Ağırel 11 Temmuz 2024 “Plajlarda işgale son vereceğiz” diyenlere soruyoruz : Bunları kim sattı

 

Şimdilerde AKP cenahından duyuyorum: “Plajlarda işgale son vereceğiz, halkın kullanımına açacağız.” Yahu plajları parsel parsel satan iktidar CHP miydi?

Eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, “Artvin’den Hatay’a bütün kıyıları denetliyoruz. Sahillerin bazı bölgelerin işgal edildiğini görüyoruz. Buna izin vermeyeceğiz. Hukuk dışı yapıları, mevzuata aykırı tüm uygulamaları yani bütün kaçak yapıları yıkacağız” dedi.

En başta bu iradeyi ve yapılacak olan tüm çalışmaları desteklediğimi belirtmek isterim ki bu yönde ben de Çanakkele Küçükkuyu sahilinde yaşananlara dikkat çektim. Dört yıldır burada ikamet ediyorum. Bölge mafyavari ve çeteleşmiş kişiler tarafından tehdit altında. Esnafı rahatsız eden bazı işletme sahipleri var. Sosyal medyadan çağrı yaptıktan sonra denetimler artırıldı. Hukuka aykırı yapılar mühürlenmiş ve cezalar kesilmiş. Hatta mafyavari yapılanmadan devletin de haberi olmuş ve bu yönde kesin adımlar atılmış. Ama Türkiye sadece Küçükkuyu’dan ibaret değil. Benzer durumda binlerce yer var. Gözlerini para hırsı bürüyenler halkın anayasal hakkı olan denize erişimini ellerinden alıyorlar. Bir de bunu yasal bir kılıfa sokmaya çalışanlar var. 

Anlatayım.

Adı: Muğla’ya Hizmet Vakfı ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı (MUÇEV). 2014’e kadar Muğla El Sanatları (MELSA) adlı bir şirket vardı. Bu şirketin yüzde 75 hissesi Muğla Valiliği İl Özel İdaresi’ndeydi. Yerel seçimler öncesinde bu şirket büyükşehir belediye başkanlığına devredildi. Ama devredilmesinden 10 gün önce bünyesindeki işletmelerden dünyaca ünlü turistik Akçapınar Mahallesi Araplar mevkisi ile Ölüdeniz kumsalındaki günübirlik alan ve tesislerin işletme protokolleri, 2021’e kadar geçerli olmasına rağmen vali Mustafa Hakan Güvençer ile Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürü Osman İyimaya arasında karşılıklı feshedildi. Sonra Muğla’ya Hizmet Vakfı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Türkiye Çevre Koruma Vakfı, MUÇEV Turizm Ticaret Limited Şirketi’ni kurdu. Şirket kurulur kurulmaz da Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, 28 Mayıs 2014’te imzalanan protokolle buraların kullanım hakkını MUÇEV’e devretti. Yetki devrinin ardından 2 Haziran 2014 gecesi söz konusu firma internet sitesinde Ölüdeniz Lagünü Kumsalı ihale ilanını yayımladı.

5 Haziran 2014’te üç firmanın katıldığı ihaleyi yıllık 2 milyon 690 bin TL bedelle, üç yıllığına Aydeniz ve Güneş Yemek ortak girişimi kazandı. 26 Haziran 2014’te de Gemiler Koyu ve Akbük kıyı kesimi günübirlik alanlarının ihalesi yapıldı.

MELSA Müdürler Kurulu Başkanı Yavuz Kayı, “Bu iki plajın yıllık 8 milyon TL getirisi var. Plajların yıllık 2 milyon 690 bin liraya kiralanmasının izahı yok. Hukuk devletinde insanlar ‘Biz böyle uygun gördük’ der mi?” diye isyan etti.

Hukuki başvurular yapıldı. İmza kampanyaları düzenlendi. MUÇEV devam etti.

Patronlar Dünyası’ndan Toygun Atilla’nın haberinde de belirtildiği üzere MUÇEV, Belcekız plajını 7 Ekim 2020’de kiralamış.

BİR AY SONRA DEVRETTİLER

Kasım 2020’de yani bir ay sonra bu doğa harikası yer, Kıyı Sahil Turizm Şirketi’nin sahibi Seyfettin Balcı’ya alt kiralama yoluyla devredildi. Balcı aslen Fethiyeli, bir dönem Fethiye Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptı.

Hemen hemen nerede sahil, kıyı, plaj varsa orada Balcı’nın adı var. Balcı, Belcekız plajını MUÇEV’den kiraladıktan bir yıl sonra Kıyı Sahil Turizm şirketinin yüzde 65’ini MAC Eğlence, Spor ve Turizm AŞ’ye yani eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk’e devretti. Öztürk, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevini yedi yıl sürdürdükten sonra 2012’de istifa etti. Aslında bir anlamda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin koyduğu tavır yüzünden istifa etmek durumunda kalmıştı. Fethiye’de meşhur kiralamayı sorduğumda herkes plajın aslında kâğıt üzerinde Öztürk’ün olduğunu asıl sahibinin ise Kenan Kıran olduğunu iddia ediyor. Kıran kim anlatacağız ama öncelikle Belcekız plajındaki ve Ölüdeniz’deki Kumburnu sahilindeki durumu net ortaya koymamız gerekiyor.

Belcekız Plajı ile ilgili CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, bakanlığın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi. Sahildeki izinsiz yapılaşma ve genişlemesini konu ediyordu. Yetkililere sordum. Onlar da itiraz ediyorlar bu genişlemeye. Şu ifadeleri kullanıldılar: “Ölüdeniz Belcekız’a birden fazla ‘büfe’ adı altında restoranlar yapılmış olup hiçbirinin müstakil işletme ruhsatı bulunmamaktadır. Yamaç paraşütçülerinin indiği yerdeki bir işletmeye 2019’dan önceki belediye başkanı tarafından büfe işletme ruhsatı verilmiştir. Fakat bu işyeri açma ve çalışma ruhsatı daha sonra kumsaldaki diğer restoranlara da asılmıştır. Oysaki ruhsat verilen büfe 2019 itibarıyla artık yerinde bile yoktur, daha önce yıkılmıştır. Bir tek ruhsat ile çalıştırılan sözde büfe, özde restoranın büyüklüğü, diğer restoranlarla birlikte 1294 metrekareye kadar çıkmıştır.”

Türkiye’nin tanıtımlarında en öne koyulup dünyaya gururla sergilediğimiz Ölüdeniz’in halinin bir kısmı bu şekilde.

Bitti sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Daha Babadağ ve Sümbeki Burnu var. Onları da bir sonraki yazımda aktaracağım. Türkiye’nin eşsiz cennet plajları, doğa harikası yerleri nasıl peşkeş çekiliyor halka nasıl kapatılıyor göreceksiniz.

Fethiye’de dönen dalavere

Bir önceki yazımda Ölüdeniz’in nasıl parsel parsel satıldığını anlatmıştım. Tek bir işletme büfe ruhsatıyla yaklaşık 1300 metrekare restoran açıldığını yazmıştım.

Günlük 8 milyon lira hasılatı var diye Ölüdeniz’in nasıl halka kapatıldığını, eski Ülkü Ocakları başkanları arasında nasıl gidip geldiğini anlatmıştım. 

Halka ait plajların tek tek nasıl satıldığını anlatacağım. 

Bu kez Fethiye’deki Babadağ ve Sümbeki Burnu ile devam ediyorum. Babadağ bugün ülkemizin en fazla yamaç paraşütü atlayışı yapılan alanı olma özelliğine sahip. Muğla Orman Bölge Müdürlüğü, Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü, Fethiye Orman İşletme Şefliği sınırları içinde, Babadağ mevkisinde bulunan Babadağ B Tipi Mesire Yeri; Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün izniyle tescil edilmiş.

Babadağ B Tipi Mesire Yeri’nin bulunduğu ormanlık alan Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile “Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilmiş. 

Turizmin bugünkü kadar yoğun olmadığı yıllarda, Babadağ’ı Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası’ndan önce, Muğla Valiliği İl Özel İdaresi’nin yüzde 75 hissesine sahip olduğu Muğla El Sanatları (MELSA) şirketi, ondan önce de Cengiz İnşaat işletmiş.

Uzun uzun anlatmayayım.

2011 yılından bu yana hisselerinin yüzde 99’u Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası’na ve yüzde 1’i Ölüdeniz Turizmi Geliştirme Kooperatifi’ne ait Fethiye Güç Birliği şirketini (FGB) kurmuş. Amaç bugün var olan teleferiği yapmak. Kâr amacı gütmeyen şirket, gelirlerinin yüzde 70’ini eğitime, yüzde 30’unu ise ilçenin tanıtımına harcamakla yükümlüydü. Kuruluşunun ertesi günü (!) FGB, tüm Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası üyelerini temsilen, dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı Özel Çevre Koruma Kurumu’nun açtığı “Babadağ mesire yerinin ve Hava Sporları Merkezi’nin işletilmesi” ihalesine katıldı. 17 Haziran 2011’deki ihaleyi kazandı. 

Bir protokolle tüm yamaç paraşütü vb. turistik etkinlikler FGB’ye devredildi. Protokole göre Babadağ’a beş yıl içinde 10 milyon liranın üzerinde yatırım yapılırsa süresinin 29 yıla uzayacağı yazıyordu. Zaman içinde Babadağ’a ciddi bir yatırımcı bulamayan FGB’ye, yaşadığı zaman kaybını telafi edebilmesi amacıyla sözleşme bitiş tarihinden itibaren bir yıl süre uzatımı yapılmış. Üstlendiği projeyi tamamlamak için finansal zorluk yaşayan FGB, elde ettiği imtiyazı kaybetmemek için projeyi üçüncü taraf bir girişimciye ihale etmek zorunda kalmış. 30 milyon dolar değerinde olduğu açıklanan proje için Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’ndan da görüş alınmak suretiyle ihaleye çıkılmış. İhaleyi en yüksek teklifi vererek kazanan KIRTUR ile FGB arasında anlaşma imzalanmış. Yani FGB, 2017’da Babadağ mesire yerinin işletmesini, teleferik projesi ihalesini KIRTUR’a vermiş. KIRTUR ile Fethiye Ticaret Odası’nın hâkim ortağı olduğu FGB şirketi arasında “yap, işlet ve gelirden pay öde” modeliyle kiralama sözleşmesi yapılmış. 

Al gülüm ver gülüm derken KIRTUR, 2040’a kadar Fethiye-Babadağ mesire yerinin tek işletmecisi olmaya hak kazanmış. Günün sonunda teleferik projesinin temeli atılırken projenin ruhsatı bile çıkartılmamış. Bakan yardımcıları ve bürokratların katılımıyla yapılacak olan temel atma töreni, tesisin ruhsatsız olduğunun basına yansımasının ardından, hava şartları gerekçe gösterilerek Babadağ’dan Fethiye’ye alınmıştı. 

RUHSATTAN MUAF

Dahası teleferik kalkış istasyonu binası ise tümüyle ruhsatsız olup “ruhsattan muaf” diye bir yazı getirilerek Ölüdeniz’in kalbine çakılmış. 

KIRTUR’un işletmeye başladığı teleferik ve telesiyej hattı Babadağ’ın 2200 metre zirvesine uzanıyor. Zirveye çıkıp uçuş yapmak isteyen yamaç paraşütçüleri ya da doğayı seyretmek isteyenler daha önce minibüslerle zorlu bir yolculuğu göze alarak zirveye çıkabiliyorlardı. Şimdi daha konforlu bir şekilde ama ancak yüksek fiyatlar ödeyerek çıkabiliyorlar. Minibüsle zirveye çıkmak hâlâ mümkün. Ancak bu kez uçuş yapılacak olan pist ile KIRTUR’un yaptığı otopark arasında 2 kilometre yürüme mesafesi bulunuyor. Daha önceden böyle değildi. Minibüsler uçuş pistinin hemen yanına kadar ulaşıyordu. Şimdiki uygulama yamaç paraşütçülerini zorluyor. Çünkü onlarca kiloluk ağırlıklarla ve uçuş yaptıracakları genç, yaşlı müşterileriyle 2 kilometreyi yürümek zor bir süreç.

Bitireyim.

Kısa bir süre sonra Ölüdeniz bölgesinde güçlü bir yamaç paraşütü şirketi kuracağı da konuşulan KIRTUR’un kuracağı bu şirketin bölgede uçuş yaptıran 450 kadar paraşüt pilotunu ve eğitmenleri bünyesine katarak diğer küçük işletmeleri zora sokabileceği, KIRTUR’un bölgedeki yamaç paraşütü sektörünü de tamamen tekeline alabileceği dillendiriliyor.

Hatta bölge sakinleri ve meslektaşlarımın iddiasına göre Şimdi de Ölüdeniz’deki Belcekız plajına KIRTUR tarafından bir çevre düzenlemesi yapılmaya hazırlanıldığı konuşuluyor. Bu çevre düzenlemesi sonrasında plaja girişin ücretli olacağı ve hatta Babadağ’dan uçan yamaç paraşütlerinin ineceği alanın da kirayla kullandırılacağı iddia ediliyor. Böylece Babadağ’a KIRTUR’un teleferikleri ile çıkmaya zorlanan yamaç paraşütçüleri iniş için de KIRTUR’a ayrı bir bedel ödeyecekler.

Esas içimi acıtan ne biliyor musunuz?

Bunca dalavereye girilirken şu memlekette hiçbir bürokrat hiçbir iktidar sahibi de Babadağ’ı milli park ilan edip girişleri yabancı turistlere ücretli yerli turistlere ücretsiz yapalım demiyor.