Kekom'un ardından
Fehmi Köfteoğlu, ben onu “Kekom” diye çağırırdım. O da bana ya Nizo ya da “herr Şin” onu kızdırdığım zaman da “Kürdün deniz görmüşü Laz” derdi. Ben de ona tersini söylerdim.
Turizm sektörüyle tanıştığı yıllarda onu tanıdım. Hızlı geçen gençlik yıllarındaki devrimciliği hep canlıydı. Türsab ve Resort dergilerini yayınlarken ara sıra beraber ters düşerdik. Ben de onun gibi “doğrucu davut” lafımı sakınmazdım ama onun bir de ısrarcı yanı vardı. O yıllarda benim Antalya aşkımı tanıdıkça “ Nizo senin aslın Trabzon ve İstanbul doğumlusun bu Antalya aşkı ne iş” dediğinde Ben de ona “ Eee senin de acenten yok, otelin yok turizm aşkın ne iş” demiştim.
Ekonomi yazarı olarak Dünya gazetesi ve Nezih Demirkent’e büyük bağlılığı vardı. Çünkü mesleğini öğrendiği kurum ve kişiye biteviye sevgi ve saygısı vardı.
Çok projede ve gerek iş gerek kişisel gezilerimizde güzel anılar biriktirdik. Her seyahat sonrası birbirimize adeta rapor verirdik.
90’lı yılların sonunda Aktob ile yakın çalışmaya başladı.
Fuarlar, kongre, konferans gibi organizasyonlar birbiri ardından geldi. Resort Kongrelerinde benim modaratörlük yapmam için ısrar etti, cesaret verdi. O anıların arasında bende en çarpıcı kalan, sahnede onun yoğun emekleri karşılığında verilen plaket sonrası yumruklarımızı sıkarak selam vermemizdir.
Türkiye’nin ilk internet turizm gazeteciliğinin de mimarı odur. turizmgazetesi.com yalnızca bizim sektörün değil, Türkiye’de sektörel olan ilk internet gazetesidir.
Bir gün telefonda “artık bizim gazeteye önce yazılarını gönder” dedi. Kekom’u kırar mıydım bugüne kadar öyle yaptım, onun ardında yazmak çok zor olsa bile yine yapacağım.
İkimizin de duru bir Atatürk anlayışı vardı. Gardorop Atatürkçülüğünü ikimiz de onaylamazdık. Nazım, Kemal Tahir, Atilla İlhan çok andıklarımızdı. En son ona Nazım’ın Sofya radyosundaki konuşmasını gönderdim. Üzerinde konuştuk “Benim çalınan bilgisayarda bütün konuşmaları vardı mutlaka ikinci bir yere kaydetmişimdir bulayım sana göndereyim” dedi. Müthiş bir arşivciydi, bizim turizm sektörünün cumhuriyet dönemi hafızasıydı.
Ekin Yazım Halim Bulutoğlu’nun da desteğiyle sayısız sektörel yayınlar yaptı. Benim kitaplarım ve değerli turizmcilerin( Bahattin Yücel, Tunç Müstecaplıoğlu, Faruk Kılıç, Ergun Güvenç, Hüseyin Kurtoğlu) kitaplarını yayına hazırladı.
Bütün eski Turizm Bakanları’ın toplantılarda hatırlanması ve çağrılmasını isterdi.
Akademisyenlerin turizm sektörüne en yakın olanlarının desteklenmesini önemserdi. Prof. Dr. Nazmi Kozak onun en yakın dostuydu.
Benim 70. yaş günüm için yaptığı süpriz gibi ben de onun için hazırlayacaktım ama erken ayrıldı…
İkimizin ortak sevdiğimiz Antalya’daki arkadaşlarımızdan gelebilenler onu yolcu etmeden İstanbul’da Kasım Zoto’nun oteli Armada’da buluştuk, güzel andık böyle ani bizlerden ayrılmasının şokunu ve üzüntüsünü paylaştık.
Son İstanbul seyahatimde birlikte boğazdan haliçe, Feshane’ye, Tersaneye, Kasımpaşa’ya ve yürüyerek Çok çok Pera’da Fatih Akerdem’e uğrayıp Taksim’e oradan Çukurcuma’ya giderken turşumuzu içip “ İşte bu İstanbul, sık sık gel bu turları yapalım Nizo” dedi. Çok gezi planımız vardı gerçekleştiremediğimiz.
Babasının biricik kızı, sevgili Su Küfteoğlu turizm gazetesini yaşatmaya karar verdi. Turizm gazetesi okurlarına ve Köfteoğlu ailesine, Kekom’un emanetine sahip çıktıkları için teşekkür ederim.
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın o şiiri;
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Lütfen Bekleyin.